| Turkish | English | |||
|---|---|---|---|---|
| General | ||||
| General | enjekte etme | injecting n. | ||
|
Injecting drugs has decreased in some countries and medical treatment of overdoses has improved. Bazı ülkelerde uyuşturucu enjekte edilmesi azalmış ve aşırı dozda uyuşturucu kullanımının tıbbi tedavisi gelişmiştir. More Sentences |
||||
| General | enjekte etme | injection n. | ||
|
An example of genetic modification is the injection of fish genes into strawberries and tomatoes, a process which prevents these fruits from freezing. Genetik modifikasyona örnek olarak, çilek ve domateslere bu meyvelerin donmasını engellemek için balık genleri enjekte edilmesi verilebilir. More Sentences |
||||
| Medical | ||||
| Medical | enjekte etme | perfusion n. | ||
| Archaic | ||||
| Archaic | enjekte etme | immission n. | ||
| Turkish | English | |||
|---|---|---|---|---|
| Slang | ||||
| Slang | (bir uyuşturucu) enjekte etme | shoot up (on something) n. | ||
|
Tom shoots up about $150 of heroin a day. Tom günde yaklaşık 150 dolarlık eroin enjekte ediyor. More Sentences |
||||
| Medical | ||||
| Medical | damarları tıkama amacıyla madde enjekte etme | embolization n. | ||
| Medical | damarları tıkama amacıyla madde enjekte etme | embolisation n. | ||
| Medical | tümör dokusu içine enjekte etme | intratumoral injection n. | ||
| Pathology | ||||
| Pathology | (tedavi amaçlı) sifiliz virüsü enjekte etme | syphilisation n. | ||
| Slang | ||||
| Slang | uyuşturucu enjekte etme | jabpop [obsolete] n. | ||
| Slang | metamfetamini iğnesiz şırıngayla rektuma enjekte etme | booty bump n. | ||
